OSMANİYE’DE İBADETE AÇILAN CAMİDE 4-6 YAŞ KUR”AN KURSU DÜZENLENDİ
Hacı Mustafa PALALIOĞLU Camii İmam – Hatibi Ömer Faruk KARATAŞ’ın Kur’an Kerim tilavetinin ardından İl Müftüsü Ali Rıza TAHİROĞLU tarafından yapılan dua ile Hacı Mustafa Palalıoğlu Camii ve 4-6 Yaş Kur’an Kursu, Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ramazan MUSLU ve protokol mensupları tarafından açıldı.
Osmaniye Merkez Hacı Mustafa Palalıoğlu Camii 4-6 Yaş Kur’an Kursu ile açıldı.
İlimiz Merkez Hacı Mustafa Palalıoğlu Camii ve 4-6 Yaş Kur’an Kursu’nun açılışı, Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ramazan MUSLU, Osmaniye Milletvekilleri Mücahit DURMUŞOĞLU ve İsmail KAYA, Kamu Kurum ve Kuruluşları İl Müdürleri, İl Müftü Yardımcıları, İlçe Müftüleri, sivil toplum kuruluşları temsilcileri, siyasi parti temsilcileri ve vatandaşlarımızın yoğun katılımı ile yapıldı.
Hacı Mustafa PALALIOĞLU Camii İmam – Hatibi Ömer Faruk KARATAŞ’ın Kur’an Kerim tilavetinin ardından İl Müftüsü Ali Rıza TAHİROĞLU tarafından yapılan dua ile Hacı Mustafa Palalıoğlu Camii ve 4-6 Yaş Kur’an Kursu, Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ramazan MUSLU ve protokol mensupları tarafından açıldı.
CAMİLERİMİZ VE ÖNEMİ
İçinde yaşadığımız şu ihtiyar dünya geçici bir misafirhane, mü’minler için bir ibadethane, zikirhâne ve bir mescid hükmündedir.
Kâinat mescid-i kebîrinin bu köşesinde her şey Allah’ı zikir ve teşbih ederken, insanların gaflet içinde ömür sürmeleri, yaratılış gayesinden uzak yaşamaları, sonsuz hayatı kaybetmelerine sebep olabilir.
Bizleri halkeden Allah, ibadet için yaratmıştır. İbadet yerlerimiz de başlıca mescid ve câmilerimizdir.
Camiler, içlerinde huzur ve huşu ile gönül birliğiyle, omuz omuza, diz dize, bütün mü’minler bir tarağın dişleri gibi eşit olarak, genç ihtiyar, âmir memur farkı gözetilmeden belli bir maksat için Allah’a yöneldiğimiz kudsî mâbedlerimizdir
Camilerimiz, balık suya ne kadar muhtaçsa, en az o kadar muhtaç olduğumuz hayat kaynağımızdır.
Ruhumuzun gıdâlandığı, temiz manevî havalar teneffüs ettiği, manevî kazançlar elde ettiği saadet ve hakikî huzurevlerimizdir.
Camilerimiz, inanan insanları biraraya getiren, kalpleri ve dilleri “Lâilâhe illallah, Muhammedü rrasûlullah!” cümlesinde birleştiren, birlik ve beraberliğimizi daima canlı tutan, burcu burcu İslâm kokan, tekbir sadâlarıyla çınlayan, mü’minleri sevindiren, maneviyatlarını kuvvetlendiren, münkirleri ve din düşmanlarını korkutan kurtuluş kalelerimizdir.
Camilerimiz, toplum hayatımızın temel taşlarıdır, ilim ve irfan mekteplerimiz, Kur’ân ve îman medreselerimizdir.
Camilere giderek günde beş defa Allah’ın huzurunda toplanan Müslümanlar her konuda birlik ve beraberliklerini devam ettirebilirler.
Camilerimiz ihtilâfa mânidir. İslâmî hayatımızda huzur ve saadeti, emniyet ve asayişi temine vesiledir.
Camilerimiz, İslâm kardeşliğinin, îman kahramanlığının tâlim ve tahkim edildiği muhkem kalelerimizdir.
https://sorularlaislamiyet.com/
KURAN ÖĞRENMENİN FAYDALARI
Kur’ân-ı Kerîm mü’minler için büyük bir hürmet ve muhabbet merkezidir. Çünkü o, bizim için bizâtihî Rabbimizin kelâmı ve aynı zamanda “hidâyet rehberi” olması dolayısıyla Cenâb-ı Hakk’ı hatırlatır. Bu sebeple de Kur’ân, “Rabbini tanıyan ve O’na muhabbetle yönelen” her gönülde engin bir muhabbet mevzuudur. Çünkü Muhammed ümmeti için en büyük ilâhî lutuflardan biri de Kur’ân-ı Kerîm’le şereflenmek olmuştur. Cenâb-ı Hak bu hakîkati şöyle ifâde buyurur:
“And olsun, size öyle bir kitab indirdik ki, bütün şan ve şerefiniz ondadır. Hâlâ akıllanmayacak mısınız?” (el-Enbiyâ, 10)
Hakîkaten Hazret-i Âdem’le başlayan ve Âhir Zaman Nebîsi -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’de kemâle eren İslâm’ın, Kur’ân-ı Kerîm’le vâsıl olduğu ufuk, insanoğlu için şeref ve fazîletin son merhalesini teşkîl eder.
Böylece, o muazzam ilâhî kitapla -lâyıkı vechile-yoğrulan gönüllerin ulaşabilecekleri mânâ ufku, akıl ve havsala ötesi enginlikleri içine alır. Zîrâ Kur’ân-ı Kerîm’in nûrânî ışıklarına muhâtab olunmaksızın, Yaratıcının zât ve sıfat hakîkatlerini kavramak ve insanın nereden gelip nereye gittiği sırrına âşinâ olabilmek mümkün değildir.
Nebiyy-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Sizin en hayırlınız, Kur’ân’ı öğrenen ve öğretendir.” (Buhârî, Fedâilü’l-Kur’ân, 21)
Bu sebeple Kur’ân-ı Kerîm, her bakımdan gözümüzün nûru, kalbimizin sürûru ve hidâyetimizin en feyizli kaynağıdır. O kurtuluş rehberi ve mânâ güneşi olan Kitabullâh ki, câhiliye karanlıklarına gömülmüş birer korkunç kan gölü hâlindeki bedevîlik çöllerini, nûrlu medeniyet bahçelerine dönüştürmüş; düşmanlıklar, kavgalar ve cinâyetlerle dolu zulüm bataklıklarını da, din kardeşliğinin huzûr ve muhabbet iklîmine çevirmiştir. İslâm’dan önce birbirini yiyen kabîlelerin hayâtı, tatlı bir sükûna kavuşmuştur.
https://www.islamveihsan.com/