Asrın felaketi diye adlandırılan Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat’ta yaşanan depremde anne, baba ve kız kardeşi ile birlikte 13 yakınını kaybeden Mahmut Can Yağlıcı, (25) Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde vatani görevini yapmaktayken acı haberi aldı.
Mahmut Can Yağlıcı, içinde hep bir sıkıntı olduğunu belirterek, “Sürekli, onlara bir şey olacak, sanki ben onları bir daha göremeyeceğim hissi vardı. Korktuğum başıma geldi.” Diye konuştu
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) Gazimağusa ilçesinde bulunan birlikte askerlik görevini yapan ve en son ailesini Kayseri’deki acemi birliğinde yemin töreninde gören Mahmut Can Yağlıcı, terhisine 25 gün kala 6 Şubat depreminde yakınlarını kaybetmenin acısını yaşadı. Esenevler Mahallesi İstasyon Caddesi üzerindeki Bilge Sitesi’nde oturan anne, baba ve kız kardeşi ile birlikte 13 yakını, enkaz altında kalarak yaşamlarını yitirdi.
Osmaniye Devlet Hastanesinde çalışan ve şuanda Anneannesi ile birlikte yaşayan Yağlıcı, “Ailemin enkaz altında kaldığını askerde öğrendim. Bu süreçte ailem arıyorum, telefonlarıma cevap vermiyorlar. Annem, babam, kız kardeşim, amcamın ailesi ve halamın ailesi olmak üzere toplamda 13 tane cenazem var. O sıra işte ben bütün ailemi, akrabalarımı aradım telefonlarına ulaşamadım. Ardından anneannemi ve dayılarımı aradım dedim ki, ‘annemlere ulaşamıyorum. Onlarda bir can havliyle depremi yaşadıkları için bizim binamıza gidiyorlar ama kendileri bana ilk önce söylemediler binanın yıkıldığını. Ben saat 4.30 civarlarında arkadaşımı arayarak ona dedim ki annemleri babamları görüyor musun, ne haldesiniz diye sorduğumda kendisinin bana vermiş olduğu cevap ‘ne sizinkiler var, ne bizimkiler bina yerinde yok’ demesiydi. Ben orda beynimle vurulmuşa döndüm. Ondan sonrası benim için geçmek bilmeyen saatler başladı. Ömrümden ömür gitti.” Dedi. Terhisine 25 gün kala acı haberle uyandığını ifade eden Yağlıcı, “En son aileme Kayseri’de acemi birliğimde annem, babam, anneannem ve kız kardeşim beni evcil olarak çıkarmışlardı, Kayseri’de bir dayım var dayımın evine. 2 gece kadar annemlerle orada kaldım. Annemleri en son ben Kayseri’de bıraktım en son orada gördüm. Ondan sonra ne ailemin kokusunu alabildim ne seslerini duyabildim.” Dedi.
Ailesiyle sık sık telefon görüşmesi yaptığını ve hasretle kendilerinin sürekli yanında olmamasının hep içimde ukde olduğuna dikkat çeken Yağlıcı, “Hatta dedim ki ‘anne evimizi de satın oradaki evleri satın ya da kirayı verin buraya gelin’ dedim. Yüreğimde öyle bir sancı öyle bir his vardı. Bunu anlatamam. Ben askere gitmeden, öncesinde dahi hep böyle içim sıkıntılar vardı, gitmek istemiyordum. Birçok defa askeriyeden nasıl kurtulabilirim de aileme kavuşabilirim hep böyle içimde bu his vardı. Onlara bir şey olacak, sanki ben onları bir daha göremeyeceğim hissi vardı. Korktuğum başıma geldi.” Dedi.
Deprem sonrası KKTC’den geliş sürecinden de bahseden Mahmut Can Yağlıcı, “Kıbrıs’tan Gaziantep’e uçakla geldim. Geldikten sonra Osmaniye gelmem benim 24 saat sürdü. Kara yolları yoktu zaten o süreç zarfında hiç kimseye bir şekilde ulaşamıyordum. Kendi çabalarımla kendi gayretimle Gaziantep’ten Osmaniye’ye gelebildim. Bu süreç zarfında çok sıkıntılar yaşadım çok problemler yaşadım. Vicdansız insanlarla karşılaştım. Elimden geldiği şekilde kendimi bir şekilde Osmaniye getirebildim. Geldiğim zaman binamız yerinde yoktu. Ben geldiğimde hemen bizim çekyatımızın ve eşyalarımızın dışarıya böyle sarktığını gördüm. Bize ait eşyaları ben tespit ettim. Çekyat perde evin koordinatlarını verdim Afad görevlisi dedim ki evimizin koordinatları bunlar, oturma odası, yatak odası, çocuk odası, salon bunların tespitlerinde kendilerine yardımcı oldum. Beni çağırdılar yukarıdan termal kameralarla içeride ısı tespiti yapmaya başladılar. Dediler ki 3 kişi birbirine sarılmış yatıyor oturma odasında. Ben odaların konumunu verdikten sonra oturma odasında buldular. Kapı kasasının altında en altta annem ortalarına 11 yaşında kız kardeşimi almışlar en üstlerinde de babam, annem ve kız kardeşimin üzerine yatmış sarılmış, düşen bütün beton bloklarını tonlarca yükü rahmetli babam sırtlamıştı. Ben bir kez daha anladım ki babam ölürken dahi babalığını yapmış. Bunun arkasında üçüncü günün sonunda biz ailemizi çıkardık defin işlemlerini gerçekleştirdik. Bundan sonra benim hayatta tek başına çaresizliğe savaşmam, çırpınma artık bunları söyleyebilirim. Hayat mücadelen başlamış oldu. Bu süreçten sonrasında Osmaniye Valimiz Erdinç Yılmaz beyefendi hiç bir zaman ellerini üzerinden eksik etmedi. Her daim yanımda oldular eşiyle birlikte çalışma arkadaşlarıyla birlikte devletimizle birlikte sürekli ama sürekli her daim kol kanat gerdiler, aradılar sordular makamlarına davet ettiler. Kendileri her daim beni ziyarette bulundular. Bunlardan dolayı hepsine teşekkür ederim.” Dedi.
Dünyaya Annemden Doğmuş Gibi Tekrardan Rabbimin Beni Bırakması, Bu Da Benim Bir İmtihanım.
Yağlıcı konuşmasının sonunda, anne, baba ve kız kardeşi başta olmak üzere ailesinden 13 cenaze olduğunu belirterek şöyle devam etti: “Benim bildiğim kadarıyla soyadımı taşıyan bir tek ben kaldım. Bunun nazarında anne tarafından annem anneannem dayılarım, Allah razı olsun, akrabalarım hep yanlarımda oldular. Büyük bir acıydı, yaşanması gerekiyormuş. Bütün ailen varken bir anda her şeyim yok oldu. Şimdi öyle bir çaresizlik, öyle bir acı var ki bunu anlatsam da kimse anlayamaz ki ben de anlatamıyorum, tarifi yok çünkü bunun, bir anda bir boşluğa düşmek, bir anda evini, işini, aileni, her şeyini kaybetmek. Dünyaya annemden doğmuş gibi tekrardan Rabbimin beni bırakması, bu da benim bir imtihanım. İnsanın ailesi olmadan ailesinin sıcaklığı olmadan aldığı nefes boğazında düğümleniyor.” Diye sözlerini tamamladı. Döndü Ülkü AKDAĞ