Muharrem ayı başladı ve aşure gününün başlamasına ise çok az bir zaman kaldı.
Müslüman alemi için büyük öneme sahip olan Muharrem ayında hicret gerçekleşmiştir. İslam dünyasında dönüm noktası sayılan hicret; Allah’a ve O’nun Kutlu Elçisi Rahmet Peygamberine gönülden bağlılığın bir ifadesi ve hakka, hakikate, ilme, medeniyete yapılan yolculuk şeklinde ifade edilir. Hicret, Allah yolunda fedakarlığının ve kardeşliğin nüksettiği gündür.
MUHARREM AYI HANGİ TARİHTE
Muharrem ayı 2019 yılında 31 Ağustos Cumartesi tarihinde başladı.
Aşure günü tarihi ise 9 Eylül Pazartesi.
MUHARREM AYININ ÖNEMİ NEDİR?
Müslümanlık açısından birçok önemli olayın yaşandığı Muharrem ayında gerçekleşen ve bir dönüm noktası olan hicret, tarihte yeni bir sayfa açılmasını sağladı. Hz. Ömer’in halife olduğu dönemde hicretin gerçekleştiği gün, Hz. Ali’nin teklifiyle hicrî takvimin başlangıcı sayıldı. O günden itibaren de İslam âleminde 1 Muharrem hicrî takvimin başlangıcı olarak kabul görüldü.
İslam dünyasında dönüm noktası sayılan hicret; Allah’a ve O’nun Kutlu Elçisi Rahmet Peygamberine gönülden bağlılığın bir ifadesi ve hakka, hakikate, ilme, medeniyete yapılan yolculuk şeklinde ifade edilir. Hicret, Allah yolunda fedakarlığının ve kardeşliğin nüksettiği gündür.
MUHARREM AYININ ÜÇ ÖNEMLİ ÖZELLİĞİ
Bir tespit açısından belirtmek gerekirse, Muharrem ayının İslam tarihinde belli başlı üç önemli özelliği vardır:
Birincisi oruç, ikincisi Hicrî takvimin başlangıcı olması, diğeri de Hz. Hüseyin ve evlatlarının Kerbela’da şehit edilmesidir.Muharrem ayında tutulan oruç tarihi seyri yönüyle de bir özellik taşıyor. Peygamberimiz Medine’ye hicret ettikten sonra Medine’de yaşayan Yahudilerin oruçlu olduğunu öğrendi.
O gün Muharrem ayının 10. günü Aşura günüydü. “Bu ne orucudur?” diye sordu. Yahudiler, “Bugün, Allah’ın Musa’yı düşmanlarından kurtardığı, Firavun’u boğdurduğu gündür. Hz. Musa (a.s.), bir şükür olarak bugün oruç tutmuştur” dediler.
Peygamberimiz onlara, “Biz, Musa’nın sünnetini yaşatmaya sizden daha çok yakınız ve hak sahibiyiz” diyerek kendisi ve Müslümanlar o gün oruç tuttular. O yıl henüz Ramazan orucu farz olmamıştı. Fakat ertesi sene Ramazan orucu farz kılınınca Müslümanların oruç ayı Ramazan oldu. Aşura günü orucu konusunda ise Peygamberimiz herkesi serbest bıraktı, “İsteyen tutar, isteyen tutmayabilir” dedi. Böylece bu oruç, müstehab bir oruç olarak kaldı.
Bilgin sahabilerden İbni Abbas’ın rivayet ettiği bir hadiste de ifade edildiği üzere, bir karışıklığa meydan vermemek ve Yahudilere benzememek için Aşura gününden önceki günle sonraki gün ilave edildi, böylece üç gün oruç tutmak sünnet olarak uygulanır oldu. Dolayısıyla ne Peygamberimiz, ne Sahabiler, ne mezhep imamları ve müctehidler, ne de daha sonraki İslam âlimleri Muharrem ayının ilk on günü oruç tutulması konusunda bir beyanda bulunmamışlardır. Bunun dışındaki bir uygulamanın İslam ibadet tarihinde bir yerinin ve kaynağının olmadığını söylemek gerekir.
Muharrem ayının İslam tarihinde bir takvim başlangıcı olması, Hz. Ömer’in halifeliği döneminde tespit edilmiş, o tarihten bu yana pek çok İslam ülkesince kullanılagelmiştir. 1 Muharrem’in (dün) Hicrî yılbaşı olması, Noel kutlaması gibi bir geleneği olmamakla beraber, yılın ilk günü olması açısından bir önemi de bulunmaktadır.
Kur’ân’da ise Muharrem’in ayının farklı bir özelliğinden söz edilir. Tevbe Sûresinde (âyet:36), “Allah katında ayların sayısı, gökleri ve yeri yarattığı gün Allah’ın yazdığı şekilde, on ikidir. Bunlardan dördü haram aylarıdır, dosdoğru hesap işte budur” şeklinde bildirildiği gibi, bu dört aydan biri de Muharrem ayıdır. Haram ayları, değerli, önemli ve bu yönüyle de farklı özelliği olan aylardır ve o aylara karşı saygılı olunması bildirilmiştir.
Peygamberimizin ifadesiyle “Şehrullahi’l-Muharrem- Allah’ın ayı Muharrem” olarak bilinen Muharrem ayı, İlahi bereket ve feyzin, bollaştığı bir aydır. Allah’ın ayı, günü, yılı olmaz, ama Allah’ın rahmetine ermenin önemli bir fırsatı olduğu için Peygamberimiz tarafından bu şekilde bildirilmiştir.
Muharrem ayının peygamberler tarihinde de ayrı bir yeri vardır. Başta Hz. Adem olmak üzere, Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. Davud, Hz. Yakub, Hz. Yusuf, Hz. Eyyub, Hz Yunus ve Hz. İsa gibi peygamberler Aşura günü, özel olarak bazı nimetlere ermişler, bazı sıkıntılardan kurtulmuşlardır. Bu yönüyle bir yıl dönümü kabul edilmektedir.
Hz. Hüseyin (r.a) ve evlatlarının hunharca şehit edilmesi meselesine gelince, esas itibariyle şehitler mükâfatını almış, en yüce mertebelere ulaşmıştır, Yüce Allah’ın da zalimlere hak ettikleri cezayı en âdil bir şekilde vereceğinden şüphemiz yoktur.
Kaderî hükme boyun eğen her mü’min bu olaya üzülür, ancak itidalini ve soğukkanlılığını kaybetmez.
Duyguları onu birtakım taşkınlıklara götürmez. Çünkü meydana gelen bütün olaylar ezelî takdirin bir hükmüdür. Bu açıdan bunu bir “yas merasimi” haline dönüştürmek sünnetin ruhuna uygun düşmemektedir.
(Mehmet. Paksut. Mübarek Aylar, Günler ve Geceler; Peygamberimizin Ramazan’ı ve Oruçları)
AŞURE GÜNÜ
İbni Abbas’ın şöyle dediği rivayet edilmiştir:
“Hz. Peygamber
Medine’ye geldiğinde, Yahudilerin Aşure günü oruç tuttuklarını gördü. “Bu
nedir?” diye sordu. “Bu hayırlı bir gündür. Bu, Allah’ın İsrail oğullarını düşmanlarından
kurtardığı, bu sebeple de Musa’nın oruç tuttuğu gündür” dediler.
Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.s.), “Ben Musa’ya sizden daha lâyığım.”
buyurdu ve hem kendisi bu günde oruç tuttu, hem de başkalarına oruç tutmalarını
emretti.” (Buhârî,Savm, 69; II, 251; Müslim, Savm, 127; I, 795)
“Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden
öncekilere olduğu gibi size de farz kılındı.” (Bakara, 183) âyeti inince, Aşûre
orucu isteğe bağlı hâle geldi.
AŞURE GÜNÜNDE NELER YAŞANDI?
–Hüseyin Bin Ali ve beraberindeki 72 kişi hicri 61′de
Muharrem’in onuncu gününde (10 Ekim, 680) Kerbelâ’da Yezid’in ordusunca
katledilmiştir,
– Hz. Âdem’in işlediği günâhtan sonra tövbesinin kabul edilmesi,
– Hz. İdris’in diri olarak göğe yükseltilmesi,
– Hz. Nuh’un gemisinin tufandan kurtulması,
– Hz. İbrahim’in ateşte yanmaması,
– Hz. Yakup’un oğlu Yusuf’a kavuşması,
– Hz. Eyyub’un hastalıklarının iyileşmesi,
– Hz. Musa’nın Kızıldeniz’den geçip İsrailoğulları’nı firavun’dan kurtarması,
– Hz. Yunus’un balığın karnından çıkması,
– Hz. İsa’nın doğumu ve ölümden kurtarılıp göğe yükseltilmesi.
Hazırlayan: Hasan KILIÇ